URLA SIĞACIK BADEMLER TURU
1)Klazomenai ve karantina adası
Klazomenai Antik Kenti
Oniki İon kentinden biri olan Klazomenai, MÖ 4000 yıllarından itibareniskan görmüş olan Limantepe mevkiindedir ve Demir Çağında kurulmuştur. Geometrikdönemde (M.Ö. 900-650) apsidal ve dikdörtgen planlı evlerde oturan Klazomenaililer,kentlerini M.Ö. 7. yüzyılda bir sur duvarı ile çevirmişlerdir. Arkaik yerleşme,Pers işgaliyle MÖ 546 civarında kesintiye uğramış olup Perslerin ılımlıyönetimiyle M.Ö. 525-520 civarında eski kent alanlarına geri dönüşgörülmektedir. Zeytinyağı üretim işlikleri ve yerleşimin yaygınlaşması M.Ö. 6.yüzyılın son çeyreğinde yükselen refahı göstermektedir. MÖ 499’da patlak verenİon İsyanı sonrasında M.Ö. 5. yüzyıl başlarından itibaren, Klazomenai,Karantina adasında artık bir ada kenti olarak yaşamını sürdürecektir. Dahasonra, fikir ve çıkar ayrılıkları kentte ikili bir iskâna sebep olmuştur. MÖ 4.yüzyılın ilk yarısında Atina sempatizanı olmayan bir grup halk, Limantepemevkiinde, Khyton adıyla anılan ızgara planlı yeni bir kent kurarlar.Anakaradaki bu yerleşim, M.Ö. 350 dolaylarında terk edilmiştir. Bu tarihtensonra Klazomenaililer anakarayı tarım amaçlı olarak kullanmış, yaşamlarınaKarantina adasında devam etmişlerdir.
Karantina adası
18.yy ortalarına doğru Avrupa ve Asya’da veba ve kolera başta olmak üzere pek çok salgın hastalık görülür. O dönemlerde bu hastalıklardan korunmak amacıyla tüm şehirlere giriş çıkışlar sıkı bir denetim altında tutulmakta ve bu salgın hastalıklara karşı her Türlü önlem alınmaya çalışılmaktaydı. Şehirlerde bu kadar çok önlem alınmasına karşın hastalıklar deniz ticaretinde kullanılan gemiler ve gemi personeli tarafından başka ülkelerden taşınarak, büyük salgınlara yol açar. Avrupa ülkeleri de gemilerle kendilerine ulaşan bu salgın hastalıklardan korunmak amacıyla dış ülkelerden gelen gemileri limana girmeden önce 40 gün kadar açık denizde bekletmekteydi. Daha sonra bu uygulamadan vaz geçilerek gemi personelinden hastalık şüphesi olduğu düşünülenler, yaklaşık yedi gün gözlem altında tutulduktan sonra işlerinin başına dönmesine izin verilmekteydi .Bunu uygulamak içinde hastane yerleşiminden ayrı olarak karantina denilen binalar inşaa edilir ve hastalık şüphesi taşıyanlar, diğer arkadaşlarından izole edilerek uygun bir süre buralarda tutulurlardı.Karantina sözcüğü kelime anlamı olarak İtalyanca da ayrı ve korumalı yer anlamına gelen '' Quarantine'' sözcüğünden dilimize geçmiş olup, aynı anlamda kullanılmaktadır.
Buradaki karantina binaları Osmanlılar tarafından Fransızlara yaptırılmıştır. Binalar hazırlanınca sahil ve hudutlar sağlık ekipleri tarafından başlayan çalışmalar 1950 senesine kadar aralıksız olarak sürdürüldü. Karantina sistemi şu şekilde işlemekteydi. Karantina adasına yanaşan gemiden indirilen yolcular ve gerektiği durumlarda gemi personeli ilk olarak soyunma odasına alınır. Burada ilk olarak Kıyafetlerini çıkartıp özel filelerin içerisine koyarlardı. Soyunma yerindeki dönen dolap sistemiyle odanın diğer tarafında bulunan görevli bu kıyafetleri alarak 360 derece dönen ve sıcak hava içeren dolaplara yerleştirip dezenfeksiyon işlemine başlardı. Sadece peştemal ve takunya giyen yolcular özel duş odalarına alınır, burada sabunla ve özel dezenfektanlarla duş yaptırılırdı. Giyinen yolcular doktor muayenesinden geçtikten sonra sağlam olanlar yollarına devam eder hasta olanlar ise tedavi edilmek amacıyla özel bölmelerde kontrol altında tutulurlardı.
3) Urla Klazomenai Antik Kenti Zeytinyağı İşçiliği
Klazomenai Zeytinyağı İşliği, 2004-2005 yılları arasında kazı sırasında bulunan ve zeytinyağı üretildiği anlaşılan bir alan üzerinde geliştirilen projeyle, yeniden üretime geçirildi. Anadolu'nun bilinen en eski zeytinyağı işliği olan Klazomenai zeytinyağı işliği, MÖ 6. yüzyıla tarihleniyor. Prof. Dr. Güven Bakır ve Ertan İplikçi tarafından gerçekleştirilen proje sayesinde, Antik Dönem'de zeytin ve zeytinyağının ne derece önemli olduğu ortaya çıktı. Akdeniz dünyasında buğdayla birlikte kültür yaratan üç üründen biri olan zeytinin insanlık tarihindeki önemini bu müze sayesinde kavrayabilirsiniz.
4)Urla Sanat Sokağı ve Arasta
Alış veriş yönünden zengin olan bu çarşıda dolaşıp bolca resim çekilmek için serbest zaman ayırıyoruz.
5)Bademler Köyü
(Tiyatro, Çocuk Müzesi, Kütüphane, Gönül Bahçesi)
Sadece İzmir’in değil, tüm Türkiye’nin en farklı köylerinden birinde; Bademler’deyiz. Urla’nın Bademler köyünü aslında Türkiye’nin ilk ve tek köy tiyatrosuna ev sahipliği yapmasıyla biliniyor. Ülkemizin en aydın ve en çağdaş yerleşimlerinden biri olan Bademler de geçmişi çok önceye uzanan köy tiyatrosunun yanı sıra 20 yıllık bir Oyuncak Müzesi, 80 yıldır hizmet veren bir halk kütüphanesi, yerel üretimi teşvik eden bir üretici pazarı ve sosyal yaşamı destekleyen birçok dernek yer alıyor. Bademler, bembeyaz evleri ve sahip olduğu tüm bu kültürel birikimle kelimenin tam anlamıyla aydınlık yüzümüz.
Geçimini tahtacılık yaparak sağlayan Yörüklerin yerleşik yaşama geçerken kurduğu köylerden biri olan Bademler, adını köyün çevresindeki badem ağaçlarından alıyor. Bir Alevi – Tahtacı – Türkmen köyü olan Bademler’de cemevi ya da cami yok; yaşayanların büyük çoğunluğu da Alevi inancından. Köyün en önemli özelliklerinden biri laik yönetim biçiminin sosyal yaşamda birebir uygulanması ve kültürel yoldan hiçbir koşulda taviz verilmemesi.
6)SIĞACIK VE TEOS ANTİK KENTİ
Teos Antik Kenti uluslararası arkeoloji literatürü içersinde çok değinilen, hakkında ulusal ve uluslararası yayın bulunan sayılı antik kentlerden biridir.
Sığacık’a yürüme mesafesinde deniz kenarında bulunan Teos bundan 3 bin yıl öncesine kadar Kuzey İon’un başkenti konumundaydı.
Kurucusu Dioysos’un oğlu Athames olarak bilinir.
Teos’un antik dönemde mimari alan ve ticarette önemli bir yeri vardır.
Teos, bir dönem İon şehrinden huzursuzluk yarattıkları ileri sürülerek kovulan sanatçılara kapılarını açmış, tarihte ilk kez Sanatçılar Birliği’nin kurulduğu bir kent olmuştur.
Ücrete dahil olanlar :Ulaşım, kahvaltı, rehberlik hizmeti, araç içi ikramlar.
Ücrete dahil olmayanlar: müze ören yeri girişleri, her türlü kişisel harcama
{C}